top of page

KATILIMCI KALKINMA: MERSİN’İN YEREL AKTÖRLERİYLE BÜYÜME - Bölüm 2

Mersin’den Türkiye’ye Projeler – Bölüm 7

UĞUROLA MERSİN, UĞUROLA TÜRKİYE
ree

Mersin, sadece konumuyla değil; insan gücü, üretim kapasitesi ve çeşitliliğiyle Türkiye’nin en özel şehirlerinden biri. Bu potansiyelin gerçeğe dönüşmesi için artık yeni bir başlangıca, yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var: birlikte düşünmek, birlikte karar vermek ve liyakatle yönetmek.

Her şehir, içinde yaşayanların hayalleriyle büyür. Mersin de bu hayallerin, emeklerin ve ortak çabaların birleştiği bir yer olabilir. Gerçek kalkınma, herkesin sürece dahil olduğu, herkesin katkı sunduğu bir yolculuktur. Bu yolculukta en önemli adım, kenti birlikte yönetmek ve geleceği birlikte kurmaktır.

Mersin’in hikâyesi umutla, emekle ve birlikte kurulan hayallerle yazılmak isteniyor. Bu şehir, sadece limanlarıyla, bahçeleriyle ya da sanayi tesisleriyle değil; içinde yaşayan insanların ortak aklıyla, dayanışmasıyla ve adaletli bir yönetim arzusu ile büyümek istiyor. Katılımcı kalkınma, işte tam da bu arzunun adıdır. Bu metin, Mersin’in geleceğini şekillendirecek projelerin sadece teknik değil, aynı zamanda insani bir zemine oturması gerektiğini savunuyor. Çünkü bir şehir, ancak tüm oyuncuları sahaya çıktığında, herkesin sesi duyulduğunda ve liyakatle yönetildiğinde gerçek anlamda kalkınabilir. Bu çalışma, Mersin’in kalbinden yükselen bir çağrıdır: “Birlikte başarabiliriz.”

II. SAHADA HAYAT BULAN PROJELER: MERSİN'İN EKONOMİK VİZYONU

Mersin'in ekonomik vizyonu, hem uluslararası ticaret-lojistik entegrasyonu hem de tarım-sanayi alanında teknolojik atılımları hedefleyen iki ana koldan ilerlemelidir; aslında öyle de ilerlemektedir.  Yapılmış ve yapılmakta olan projeler ile yapılacak olan projeler bunun bir göstergesidir.

Bu projelerin gerekliliği, büyüklüğü, kapsamı, hayata geçirilme hızı ve sürdürülebilirliği yerel yönetimi kapsayan tüm unsurların (siyasiler, valilik, belediye ve sivil toplum kuruluşları) işbirliğini ve kapasitesini küresel standartlarda bir teste tabi tutmaktadır.

II.1. PROJE SAHİPLİĞİNİN ZORLUKLARI: Koordinasyonun Kritikliği

Mersin'deki projelerin (aslında tüm Türkiye’de) sahiplik yapısı karmaşıktır: Otoyol, liman, baraj gibi projelerin bir kısmı Merkezi Hükümet, bir kısmı ise Merkezi Hükümet ve uluslararası yatırım ortaklıkları (Kamu-Özel İşbirliği) üzerinden yönetilirken, Organize Sanayi Bölgeleri ve Teknopark gibi projeler yerel Ticaret Odalarının önderliğinde yürütülmektedir. Kent projeleri de Belediyeler tarafından yürütülmektedir; merkezi hükümet tarafından yürütülen projelerin kentin ulaşım yollarına bağlanması ve kente entegre edilmesi gibi projeler de belediye çalışmalarına dahildir.

Türkiye’de hazırlanan projelerin hemen hemen hiçbirinin planlanmasına katılımcılık unsuru dahil edilmiyor. Yani hem merkezi hükümet hem de belediyeler, kent dinamiklerini işin içine katmadan, projelerini kendi başlarına hazırlayıp kamuoyuna sunarlar. Hal böyle olunca kentlerin sivil toplum dinamikleri itirazlarını sıralamaya başlar ve kentte tartışma çıkar; haklılar da, çünkü kenti çok iyi bilen uzman Odalar ve Sivil Toplum Kuruluşları var.

Siyasetçilerin devreye girmesiyle toplum siyasi görüşüne uygun tarafın yaptığı projeyi destekler, siyasi görüşüne uygun olamayan tarafın projesine itiraz eder. Yani, proje kente uygun bir proje de olsa toplum sırf karşı görüştekiler yaptı diye karşı çıkar ya da kent için uygun olmayan projeye sırf kendi taraftarı olduğu siyasi görüşteki taraf yaptı diye destekler.

İşte katılımcılık bunun için çok önemli bir unsurdur; katılımcı planlamada kentin gereksinimlerini karşılayan, gerçekten kentin tüm kesimine rant sağlayan ve kentin hazmettiği yatırımlar ortaya çıkar. Böylece sen-ben tartışması son bulur.

Bu farklı sahiplik yapısı, yerel yönetimlerin (büyükşehir belediyelerinin, ilgili kamu kurumlarının) koordinasyon rolünü daha da kritik hale getirmektedir. Büyük ölçekteki küresel standartlardaki yatırımlar, yerel yönetimlerdeki mühendislik, planlama ve idari kadroların da küresel standartlara uygun olmasını zorunlu kılmaktadır.

Ancak; iki ayrı koldan yürütülen proje çalışmalarının birbiriyle pek koordineli olarak hazırlandığı söylenemez. Yerel idarenin imar, altyapı, demiryolu ve karayolu bağlantılarının entegrasyonunu sağlamada yetersiz kalması veya gecikmesi, projenin yatırım geri dönüşünü tehlikeye atar. Bu nedenle, projenin ölçeği ne kadar büyürse, yerel kadrolardaki liyakat talebi de katlanarak artar. Bu durum, yerel yönetim kadrolarının, yerel kamu yöneticilerinin ve yerel siyasetçilerin kapasitesini test eden bir zorunluluk doğurmaktadır. Tabii burada en önemli kriterlerden biri de koordineli çalışmadır.

III. KALKINMANIN TEMEL DİREĞİ: Yönetimde Ehliyet ve Liyakat Esası

Kapsayıcı katılımcılıkla belirlenen ve büyük ölçekli projelerle hedeflenen vizyonun sahaya inebilmesi için mutlak ön koşul, yönetimin her kademesinde ehliyet ve liyakatin egemen olmasıdır.

Liyakat, basitçe ahlaki dürüstlükten ibaret değildir. Akademik tanımlara göre liyakat, "insanın görevini başarılı bir biçimde yapabilme gücü," yani "layık, uygun ve yeterli olma" anlamlarını taşımaktadır.

III.1. Temsil Mekanizmalarında Kalite Yönetimi: Yerel Siyaset ve Bürokrasinin Donanımı

Liyakat ilkesinin uygulanması sadece kamu kurumlarının üst düzey yöneticileri için değil, aynı zamanda kenti merkezde temsil eden siyasi aktörler için de hayati öneme sahiptir. Kentin Ankara’da temsilinde görev alan milletvekillerinin, donanımlı, çözüm odaklı ve gerçekten kentin içinden gelen, kent dinamiklerini bilen kişiler olması, merkezi bürokrasi ve bütçe süreçlerinde Mersin’in stratejik çıkarlarını etkili bir şekilde savunabilmek adına elzemdir.

Aynı titizlik, yerel yönetim kademeleri için de geçerlidir. Belediye başkanları, bağlı kurum yöneticileri ve üst düzey bürokratlar, yerelin sosyo-ekonomik yapısını derinlemesine bilen, özverili ve çalışkan kadrolardan oluşmalıdır. Bu kadroların yetersizliği, planları tüm birimlerin sahiplenmesini zorlaştıracak ve katılımcılıkla yaratılan vizyonun uygulama aşamasına geçişini engelleyecektir.

III.2. Siyasi Patronajın Maliyeti: Çıkar Grupları ve Kentin Çarpık Gelişimi

Kalkınma süreçlerinin önündeki en büyük engellerden biri, siyasetin "köşe noktalarını tutan" aktörlerin (milletvekilleri, belediye meclis üyeleri ve parti kadroları) kişisel veya dar grupların çıkarları doğrultusunda hareket etmesidir. Bu aktörler, liyakati esas almak yerine, kente değil kendilerine hizmet edecek kadroları belirleme eğilimindedirler. Bu durum, yalnızca kamu yönetimindeki ehliyet ve verimliliği düşürmekle kalmaz, aynı zamanda kentin birliğini zedeleyerek, kentin bütününü kapsayan doğru projelerin planlanmasına ve uygulanmasına doğrudan engel olur.

Türkiye’deki kentsel gelişim, tarihsel olarak siyasal aktörlerin rasyonel ya da irrasyonel uygulamalarına maruz kalmıştır. Kentler, ranta dayalı siyasal patronaj ve neo-liberal ekonomik döngünün işleyişinde bir katalizör mekanizması olarak görülmektedir. Kişisel veya dar grupların çıkarlarına göre hareket eden siyasetçilerin kararları, Mersin gibi hızlı göç alan, tarım, turizm, liman ve sanayi potansiyeli yüksek kentlerde plansız kentleşme uygulamalarıyla doğal ve çevresel problemlerin artmasına neden olmaktadır. Çarpık kentleşme, kültürel peyzajın hızla yitirilmesine ve kentsel müdahalelerin sosyo-politik etkisinin göz ardı edilmesine yol açarak, sosyal yapının çözülmesine ve katılımcılık olgusunun zedelenmesine yol açar.

Liyakatsiz atamalar ve siyasi nüfuzun hüküm sürmesi, yöneticilerin temel mevzuat bilgisinden bile eksik olmasına, rutin işlerin dahi yapılamamasına ve sorumluluk almak istemeyen kitlelerin ortaya çıkmasına yol açarak telafi edilemez zararlara neden olabilmektedir. Bu nedenle, büyük ölçekli projelerin başarısı, yerel yönetim kadrolarının ve onları atayan siyasi mekanizmaların, kişisel çıkarları bir kenara bırakıp, liyakat ve ehliyeti kentin uzun vadeli refahı için mutlak öncelik haline getirmesine bağlıdır. Aksi takdirde, en kapsamlı katılımla belirlenen vizyon bile, siyasi çıkar çatışmaları ve patronaj ilişkileri yüzünden kentin çarpık gelişmesine teslim olacaktır.

IV. MERSİN İÇİN VİZYONER ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Mersin, lojistik üs, sanayi merkezi, tarım ve turizm potansiyelini birleştiren konumuyla Türkiye’nin geleceğinde kilit bir rol oynamaktadır. Bu vizyonun tam olarak gerçekleşmesi, katılımcı yerel aklın yarattığı projeler ile bu projeleri başarıyla uygulayacak liyakatli ve ehliyetli yönetim kadrolarının sinerjisine bağlıdır. Başarı için kritik olan bu sinerjinin kurulması amacıyla somut kurumsal yapılar ve politika adımları belirlenmeli ve oluşturulmalıdır.

IV.1. Katılımcı Yönetim Mekanizması: Ortak Akıl ve Proje Bankası

Mersin’de projeler ve öneriler havada uçuşmaktadır; gelen giden bakanlara ve hükümet yetkililerine proje dosyaları sunulmaktadır sivil toplum kuruluşlarınca. Proje üretme konusunda hayli istekli ve heyecanlı bir yapıya sahip Mersin.

Katılımcılığı kurumsal bir zemine oturtmak, doğru projeler üretmek ve projelerin sürekliliğini sağlamak amacıyla, merkezi ve yerel aktörleri bir araya getiren somut bir mekanizmanın kurulması gerekmektedir.

Mersin için İşleyen Bir Model:
  1. Ortak Akıl Masası: Vali, belediyeler, üniversite, odalar, STK’lar, sendikalar ve kooperatiflerin yer aldığı, periyodik toplanan ve kentin önceliklerini belirleyen üst düzey koordinasyon kurulu.

  2. Sektörel Çalışma Grupları: Lojistik, tarım-gıda, sanayi, turizm, enerji, yaratıcı endüstriler, çevre-iklim ve sosyal politika gibi kentin doğal üstünlüklerine odaklanan sürekli ekipler.

  3. Mersin Proje Bankası: Standart bir şablonla proje başvurularının toplandığı, etki-maliyet ve uygulanabilirlik skoruna göre önceliklendirmenin yapıldığı dijital bir havuz.

  4. Açık Veri Portalı: Lojistik, ihracat, istihdam, tarımsal verimlilik gibi kritik göstergelerin herkese açık şeffaf bir pano hâline getirilmesi.

  5. İzleme–Değerlendirme Kurulu: Bağımsız uzmanlar ve üniversite temsilcileriyle şeffaf raporlama yapan denetim organı.

Katılımcı Kalkınma İçin 10 Temel Adım:

Bu modelin etkinliğini sağlamak için, yönetimden finansmana kadar her süreç on temel adımda kurgulanmalıdır:

Sıra

Adım

Açıklama

1

Haritalama & Veri Odası

Kentin tüm kaynaklarının ve paydaşlarının haritalanması.

2

Proje Standardı

Proje standardı belirlenmesi.

3

Önceliklendirme Matrisi

Etki ve uygulanabilirlik bazlı skorlama ile projelere öncelik verilmesi.

4

Katılımcı Bütçe

Belediyelerde halkın katılımına açık bütçe payının ayrılması.

5

Liyakat ve Çıkar Çatışması Düzeni

Beyan, çekilme, rotasyon, soğuma süresi ve yaptırımlar içeren şeffaf liyakat düzeni.

6

Yerel Tedarik Kotası

KOBİ ve kooperatif payı ile yerli katkı hedefini içeren kota uygulaması.

7

Yeşil Dönüşüm Şartı

Tüm büyük projeler için ekolojik ve çevresel uygunluk şartı.

8

Hızlı Kazanımlar

Halkın güvenini artırmak için kısa sürede sonuç üreten projelerin devreye alınması.

9

Yetkinlik Programı

Yerel aktörlerin (STK, Kooperatif) proje yazma, ihale ve fon bulma yetkinliğinin artırılması.

10

Şeffaf Pano

Tüm süreçlerin (proje, bütçe, atama) dijital ve açık bir platformda izlenmesi.

Mersin Modeli: Türkiye’ye Yön Verecek Bir Sinerji

Sonuç olarak Mersin, Türkiye için bir yerel kalkınma laboratuvarı olma potansiyeli taşımaktadır. Başarı, stratejik vizyonun sadece masa başında planlanmasında değil, bu vizyonun sahadaki uygulamasını üstlenecek olan yetkin ve göreve layık kadroların güvence altına alınmasında yatmaktadır. Yerel yönetim ve sivil aktörlerin iş birliğiyle yaratılacak "Katılımcı Kalkınma Modeli", liyakat esasına göre yönetilen bir bürokrasiyle birleştiğinde, kentsel aidiyet ve sosyal bütünlük temelinde tüm kenti kucaklayan bir sinerji yaratacaktır. Bu sinerjinin eksikliği ise, en iyi niyetli projelerin dahi siyasi çıkar çatışmaları ve liyakatsiz atamalar yüzünden yerel bürokrasi labirentinde kaybolması ve kentin çarpık gelişmesi riskini beraberinde getirecektir.

Hoşça kalın,

Haftaya yine buradayız…

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Yorumlar Yüklenemedi
Teknik bir sorun oluştu. Yeniden bağlanmayı veya sayfayı yenilemeyi deneyin.
bottom of page