top of page

DÖRT ÜNİVERSİTELİ KENT, ÜNİVERSİTESİZ KENT: MERSİN’İN KOPUK AKADEMİ İLİŞKİSİ

Güncelleme tarihi: 5 gün önce

12 Kasım 2025

ÖZET: Mersin'de dört üniversite var ama, hem kent üniversitelerden hem de üniversiteler kentten kopuk. Mersin’in dört üniversitesine rağmen üniversitesiz bir kent gibi yaşadığını anlatıyor, kişilere bağlı tekil etkinlikler yerine kalıcı bir kent üniversite sekretaryası ve köprü kurumlarla stratejik, ölçülebilir ve sürdürülebilir bir işbirliği modeli öneriyorum. 

ree
ÜNİVERSİTELİ AMA ÜNİVERSİTESİZ KENT

Mersin’deki dört üniversitede toplamda 50 bini aşkın öğrenci ve 2.500’den fazla akademik personel var.

40 araştırma merkezi, Merkez Laboratuvarı, Teknoloji Transfer Ofisi, Genç Girişimci Uygulama ve Araştırma Merkezi bulunuyor. Bu dev kapasiteye rağmen, kent–üniversite işbirliği hâlâ münferit etkinliklerle sınırlı.

Kentimizde üniversiteler dışında MTSO-Mersin OSB ortaklığında kurulan ve yürütülen Mersin Yetkinlik ve Dijital Dönüşüm Merkezi-Model Fabrika ile Mersin Endüstriyel Tasarım ve KOBİ Danışmanlık Merkezi var. Ayrıca Mersin Üniversitesinin de ortağı olduğu Mersin Teknopark var.

Hem üniversitelerin hem de odalar ve organize sanayi bölgelerinin bu imkanlarının birbiriyle entegre edilip koordinasyonlu bir biçimde çalışmaları için bir yöntemde kurulmalı.

Beş yıl boyunca Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptım. Bu üniversitelerin her birinde donanımlı, vizyon sahibi, işbirliğine açık akademisyenler tanıdım.

Üniversitelerin birçok etkinliğine katıldım, birlikte birçok etkinlik ve toplantılar yaptık; benden önce de yapıldı, benden sonra da yapılmaya devam ediliyor. Kentin kurumlarıyla, odalarla, STK’larla protokoller imzalandı, proje yarışmaları düzenlendi, konferanslar ve paneller gerçekleştirildi.

Ama bugün geriye dönüp baktığımda dürüstçe şunu söylemek zorundayım:

Bunca çabaya rağmen kalıcı ve sürdürülebilir bir kent–üniversite işbirliği modeli kuramadık. Mersin, dört üniversitesi olmasına rağmen hâlâ üniversitesiz bir kent gibi yaşıyor.

Mersin, dört büyük üniversitesiyle (Mersin Üniversitesi (MEÜ), Tarsus Üniversitesi (TÜ), Çağ Üniversitesi ve Toros Üniversitesi)  Türkiye’nin en güçlü akademik altyapılarından birine sahip olmasına karşın, bu potansiyel kentsel, ekonomik ve sosyal kalkınmaya entegre edilememektedir. Yüksek düzeyli yerel liderlerin bizzat tecrübe ettiği üzere protokoller, konferanslar, proje yarışmaları gibi iş birliği girişimleri çoğu zaman yalnızca günü kurtaran, işlem odaklı (transaksiyonel) adımlar olarak kalıyor; kenti ve bölgeyi ileri taşıyacak, kurumsallaşmış ve gerçekten sürdürülebilir ortaklıklara dönüşmüyor.

Mersin’deki dört üniversitenin on binlerce öğrencisi, binlerce akademisyeni, yüzlerce bölümü, enstitüleri, araştırma merkezleri var. Kâğıt üzerinde bakıldığında bu, bir kentin hayal edebileceği en büyük avantajlardan biri.

Ama pratikte ne görüyoruz? Mersin üniversiteler kenti, ama Mersin’in bundan haberi yok adeta.

Mersin’de üniversitelerden en çok yararı sağlayanlar Mersin’in esnafları ve konut sahipleri. On binlerce öğrenciden, binlerce akademisyende ekmek yiyorlar. Ama kenti yöneten oyuncular, kentin gelişimi için gereken yararı sağlamıyorlar

Üniversiteler de kentin gündelik hayatından, ekonomik ve sosyal sorunlarından büyük ölçüde kopuk. Kent için yaptıkları araştırmalar ve çalışmalar kent kamuoyunda yeterince yer almıyor, duyulmuyor. Kentin ana oyuncuları – TOBB’a bağlı odalar, OSB’ler, belediyeler, meslek odaları, STK’lar – üniversiteleri karar süreçlerine sistematik biçimde dahil etmiyor, edemiyor. Yapılan işler çoğunlukla “bir kere yapılıp hatırlanmayan ve sosyal medyada fotoğraflarda yer alan etkinlikler” olarak kalıyor.

Sonuçta koskoca bir kent, elinin altındaki bilgi, araştırma ve gençlik potansiyelini gerektiği gibi kullanamıyor. Üniversiteler de Mersin gibi canlı, dinamik ve sorun–çözüm üretmeye çok uygun bir kenti laboratuvar olarak değerlendiremiyor.

Bu kopukluğu sadece “akademi ilgisiz” ya da “kent sahiplenmiyor” diye açıklamak haksızlık olur. Kendi deneyimimden biliyorum: Üniversitelerin içinde çok samimi, her alanda işbirliğine açık, birçok çalışma ve araştırma yapan, birikimli akademisyenler var. Kentin iş dünyasında, yerel yönetimlerinde, sivil toplumunda da üniversitelerle birlikte üretmek isteyen pek çok insan var.

O halde neden olmuyor?

Çünkü kurumsal bir omurga yok. İşbirliğinin yürütüldüğü, takip edildiği, yetki ve sorumluluğun net olduğu kalıcı bir yapı oluşturulamadı.

Her şey etkinlik mantığına sıkışmış.

Paneller, protokoller, konferanslar… Güzel ama günü kurtaran işler bunlar. Arkasında plantakvimsahiplik yok. Odak yok. “Her konuda işbirliği yapalım” deniyor, bu da hiçbir konuda derinleşememek anlamına geliyor.

Takip eden bir sekreterya yok.

Toplantılarda konuşulanlar masada kalıyor; ertesi günün yoğun gündemi her şeyi siliyor.

Kısacası: İnsan var, niyet var, ama SİSTEM YOK.

Kopukluğun Boyutları ve Kurumsal İrade Çelişkisi

Mersin'in sanayi, enerji, lojistik ve tarım alanındaki, turizmi de ekleyelim, stratejik konumu, üniversitelerden uluslararası ticaret hukuku, mühendislik, lojistik optimizasyonu ve büyük veri analizi gibi alanlarda uzmanlık beklentisi yaratmaktadır. Mevcut akademik altyapı (MEÜ’nün Teknoloji Transfer Ofisi, Çağ Üniversitesi’nin Lojistik uzmanlığı, TÜ’nün Yönetim Bilişim Sistemleri yetkinliği prensipte bu taleplere yanıt verebilecek düzeydedir.  

Belediyeler, TOBB’a bağlı odalar ve STK’lar üniversitelerle çeşitli işbirliği projeleri ve etkinlikler yürütüyorlar. Bunlar, takdire şayan ve önemli adımlar olmakla birlikte, üniversite–kent ilişkisinin hâlâ büyük ölçüde “transaksiyonel”, yani hizmet tedariğine indirgenmiş bir düzeyde kaldığını da gösteriyor.

Oysa kentin acil ihtiyaçları (Yapay zekâ, büyük veri uzmanlığı, mühendislik, teknoloji geliştirme, nitelikli teknik personel, planlamalar) ile üniversitenin ürettiği akademik arz arasında derin bir uyumsuzluk olduğu da bir gerçek.

Üniversitelerin hizmet tedarikçiliğinden kenti yönetenlere yön veren, karar mekanizmalarında yer alan, kentin kalkınmasına gelişmesine doğrudan katkı sunan bir konuma getirilmesi gerekmektedir.

Kentte düzenlenen etkinliklere üniversiteler protokol temsilcileri olarak davet edilmek yerine, yapılan etkinliklerin konusuyla ilgili bilimsel katkı vermeleri için davet edilmelidir.

Köprü Kurumlar ve Yönetim Kurulu Sorunu

Bu çalışmamdaki ana tez, kopukluğun, kurumsal çerçeve eksikliği ve yönetimsel eksikliklerden kaynaklandığıdır. İş birliğini sistematik ve kalıcı hale getirecek sosyal ağ sistemleri ve altyapının yokluğunun, yani köprü olacak bir yapının eksikliği, tüm çabaları bireysel liderliklerin inisiyatifine hapsettiği ve sürdürülebilirliği engellediği görülmektedir.

Mersin’de Mersin Üniversitesini Geliştirme Vakfı (MÜGEV) gibi, kâğıt üzerinde tam da bu köprü rolünü üstlenebilecek yapılar var. Böyle kurumlar aslında üniversitenin bilimsel üretimini destekleyen, öğrencilere burs sağlayan, kentle üniversite arasında kaynak ve akıl akışını düzenleyebilecek doğal platformlar olmalı.

Ancak, MÜGEV, tüzüğü gereği olabilir, misyonunu yalnızca üniversiteye maddi, tıbbi cihaz ya da gayrimenkul bağışlarının toplanmasına indirgemiş.

Mersin Üniversitesi’ni Geliştirme Vakfı (MÜGEV), Mersin Valiliği, Büyükşehir Belediyesi (BŞB), TOBB’a bağlı odalar ve Rektörlük gibi en kritik kent paydaşlarını Kurucular Kurulu’nda barındırarak yüksek bir meşruiyetle kurulmuştur. Ancak operasyonel karar alma merkezi olan Yönetim Kurulu yapısını, sürdürülebilirlik ve misyon çeşitliliği açısından geliştirmek gerekiyor.

Yani, MÜGEV öyle bir yapıya kavuşturulmalı ki, ortaya konacak yeni misyonuyla Mersin ile üniversite arasında köprü görevini üstlenip kopukluğu giderebilsin. Tabii, aynı zamanda sürdürülürlüğü de sağlasın.

MÜGEV’i mevcut bir kurum olduğu için örnek olması anlamında irdeledim; aslında yeni ve özerk bir yapı oluşturmak gerekir.

Mersin’in kent–üniversite ilişkisinde gerçekçi, profesyonel ama amatör ruhla işleyen bir model oluşturmak zorundayız.

Mersin’in Uluslararası Öğrencileri: Doğal Elçiler ve Ticaret Köprüleri

Mersin üniversitelerinde okuyan çok sayıda yabancı öğrenci var. Özellikle Afrika ülkelerinden gelen bu gençler, bugün çoğunlukla sadece “öğrenci” olarak görülüyor; oysa Mersin için benzersiz bir imkân sunuyorlar.

Bu öğrenciler hem Mersin’i hem kendi ülkelerinin sosyo-ekonomik yapısını tanıyorlar. Mezun olduklarında ülkelerine döndüklerinde bürokraside, iş dünyasında, sivil toplumda önemli pozisyonlara gelebilecek bir kuşak oluşturuyorlar. Doğru bir programla, Mersin’in ticaret, turizm, eğitim ve kültür elçileri haline gelebilirler.

Mersin; bu gençleri yalnızca “misafir öğrenci” değil, geleceğin iş ve diplomasi köprüleri olarak görmeli. Kent–üniversite işbirliği modelinin içinde, bu öğrencilerle Mersin’in onların ülkelerinde tanıtımı, karşılıklı ticari heyetler ve işbirliği ağları, ortak girişimcilik ve teknoloji projeleri için özel bir program tasarlanabilir. Bu, Mersin’in dışa açılımı ve ihracat vizyonu açısından da stratejik bir adım olacaktır.

Nereden Başlamalı? Her Şeyi Değil, Bir Şeyi İyi Yaparak

En zor soru her zaman şu oldu: “Nereden başlayacağız?”

Cevabım şu: Her şeyi aynı anda yapmaya çalışmaktan vazgeçip, bir şeyi iyi yaparak başlamalıyız. Bunun için de Mersin’e yakışır, mütevazı ama net bir başlangıç öneriyorum: Kent–üniversite işbirliği için 90 gün içinde somut sonuç üreten bir pilot model.

Bu modelin beş temel ayağı var:

Birincisi, güçlü bir çalışma grubu. Dört üniversiteden işbirliğine açık akademisyenler, MTSO ve OSB temsilcileri, belediyelerden ve ilgili kurum–kuruluşlardan birkaç isim… Bu grup temsili değil, çalışmak için bir araya gelmiş 7–9 kişiden oluşmalı.

İkincisi, tek bir odak alan seçmek. İlk yıl için “her şey” değil, örneğin sadece genç istihdamı ve girişimcilik, ya da lojistik ve su yönetimi, ya da Mersin KOBİ’lerinin dönüşümü gibi tek bir stratejik başlık.

Üçüncüsü, bu odakta 2–3 somut pilot proje geliştirmek. Öğrenci–iş dünyası staj ve mentorluk platformu; “Mersin İçin Çözüm” temalı yıllık proje yarışması; bazı fakültelerde “Mersin odaklı dönem projesi / mezuniyet projesi” uygulaması gibi ölçülebilir işler…

Dördüncüsü, küçük ama kalıcı bir sekreterya kurmak. Bütün süreçleri takip eden, raporlayan, taraflar arasında köprü olan bir birim olmadan bu iş sürdürülemez. Bu sekreterya MÜGEV çatısı altında, ya da MTSO bünyesinde konumlanabilir ama adı konmalı: “

”.

Beşincisi ise yönetişimi yeniden tasarlamak. Köprü kurumların yönetim ve danışma kurullarına gerçekten emek vermeye hazır, amacıyla uyumlu temsilciler atanmalı. Başarı ölçütü de yalnızca “kaç burs verildi?” değil, “Mersin ile üniversite arasında kaç somut program ve proje hayata geçti?” olmalı.

Sürdürülebilirliğe Geçiş için Bazı Stratejik Öneriler

Mersin'deki kopukluğun giderilmesi için, ilişkileri transaksiyonel seviyeden stratejik seviyeye yükseltecek ve kurumsal yönetim sorunlarını çözecek üç eksenli bir reform öneriyorum:

Yönetimsel Eşgüdüm ve Sürdürülebilir Finansman Mekanizmaları

Mevcut protokollü iş birliği modelinden kalıcı, sistemsel bir ortaklığa geçiş için üst düzey bir kurumsal çatı zorunludur.

Sektörel Mükemmeliyet Ağları ile Ekonomik Entegrasyon

Üniversite kaynakları, kentin ekonomik rekabetçiliğini artıracak niş alanlara odaklanmış ortak birimler üzerinden ticarileştirilmelidir.

Kurumsal Yönetim Reformu: Liyakate Dayalı Temsil

Liyakat ve misyon sapması risklerini gidermek için, yönetim kurulları üye atamaları kurumsal bir temsilden, uzmanlık esasına dayalı profesyonel bir yapıya geçirilmelidir.

Sonuç

Mersin’deki üniversite-kent kopukluğu, akademik kapasitenin yokluğundan değil, bu kapasiteyi sürdürülebilir bir şekilde mobilize edecek kurumsal yönetim mekanizmalarının ve liyakate dayalı profesyonel arayüzlerin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Mevcut protokoller ve münferit temaslar, stratejik bir vizyon birliği sağlayamamaktadır.

Mersin’e, bireysel liderliklere bağımlı olmayan, kişilerden bağımsız, sistematik bir iş birliği çerçevesi sunmalıyız. Reformların kararlılıkla uygulanması, Mersin’in dört üniversitesini yalnızca eğitim kurumu olarak değil, kentsel ve ekonomik kalkınmanın motor gücü olarak kullanmasını sağlamak, şehrin bölgesel rekabet gücünü artıracaktır. Mersin’in atması gereken ilk adım, üniversiteleriyle iş birliğine nereden başlayacağını tanımlayacak güçlü bir kurumsal yönetim yapısını acilen kurmaktır.

Mersin, dört üniversitesiyle birlikte düşünebilirse çok şey başarabilir. Belki de ilk ihtiyacımız olan şey, şu cümleyi yüksek sesle söylemektir: “Sorun, bu üniversitelerle kurduğumuz ilişkinin zayıflığıdır. Gelin, bunu değiştirmek için önce küçük ama sağlam bir adım atalım.

Yeni bir güncel yorum yazımda buluşmak üzere hoşça kalın.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page