top of page

MERSİN’DEN TÜRKİYE’YE PROJELER: MODEL KÖYLER GRUP MERKEZLERİ-Bölüm 1

ree

Türkiye tarımı yıllardır parçalı üretim, pazarlama zaafı ve yüksek maliyetler nedeniyle potansiyelini tam kullanamıyor. Mersin’den başlayan bu model, köyleri ürün halkalarıyla birleştirerek güçlü bir üretim ve pazarlama ağı kurmayı hedefliyor. Bu yazıda, sorunun kökenini ve çözümün temel mantığını keşfedeceksiniz.

Ayhan Kızıltan, ben@ayhankiziltan.com, Mersin, 10/12/2025

KIRSALIN KURTULUŞ REÇETESİ: ÜRÜN KARDEŞ KÖYLER ve MODEL KÖYLER MERKEZLERİ

Mersin’in köylerine yıllardır aynı soruyla gittim: “Bu kadar emek, bu kadar bereket, neden refaha dönüşmüyor?

Aynı vadide yan yana duran köyler... Hepsinde aynı ürün. Aynı kayısı ağaçları, aynı muz seraları, aynı limon bahçeleri. Ama pazarlık gücü dağınık, planlama yok, lojistik başlı başına bir dert. Fiyat düşünce herkes birlikte üzülüyor, kimse birlikte karar alamıyor. Gençler “Bu hesap tutmuyor” deyip kente gidiyor, köyün ışıkları birer birer sönüyor.

Mersin’in tarımsal potansiyeli var ama örgütlü gücü eksik. İşte bu yüzden diyorum ki: Artık “tek tek köy” dönemini kapatıp “birlikte üretim havzaları” dönemine geçmek zorundayız.

ÜRÜN KARDEŞ KÖYLER VE MODEL KÖYLER GRUP MERKEZLERİ: Dağınık güçten birleşik güce

Türkiye tarımının kronikleşmiş sorunları belli: Parçalı üretim, ölçek ekonomisine geçememe, pazarlama zaafı, yüksek girdi maliyetleri. Mersin gibi muazzam bir ürün çeşitliliğine sahip bir şehirde bu dağınıklık, potansiyeli avantaja değil, kayba dönüştürüyor.

Bugün tablo kabaca şöyle: Girdiyi pahalı alıp ürünü ucuza satıyoruz.

Her köy kendi başına ve kendi imkânıyla uğraşıyor. Fiyatı çoğu zaman tüccarın ve zincir marketin dayattığı rakam belirliyor. İklim krizi ve kur dalgalanması, planlamasız köylüyü ilk sallayan dalga oluyor. Bu tabloyu tersine çevirmek için önce bakış açımızı değiştirmeliyiz.

Temel soru şu: “Köyleri idari sınırlarla değil, ürün ve ekonomi mantığıyla nasıl yeniden kurgularız?

ÜRÜN KARDEŞ KÖYLER: Aynı ürün, ortak kader

Önerim şu:

  • Aynı ya da benzer ürünü üreten,

  • Coğrafi olarak birbirine yakın,

  • Aynı iklim kuşağını, aynı lojistik omurgayı paylaşan köyleri

Ürün Kardeş Köy Halkaları olarak tanımlayalım.

Yani:

  • Anamur muz köyleri,

  • Erdemli limon köyleri,

  • Mut kayısı ve zeytin köyleri,

  • Torosların şeftali köyleri,

  • Tarsus üzüm köyleri gibi halkalar...

Bu köyler idari olarak yerinde dursun ama ekonomik olarak tek bir üretim havzası kabul edilsin.

Her köy için küçük bir “tarımsal kimlik kartı” çıkaralım:

Ürün deseni, rakım, iklim, sulama durumu, yol ağı, hal ve limana mesafe gibi bilgiler.

Sonra bu kartlara bakarak mantıklı halkalar oluşturalım.

Böylece tek başına savrulan köy yerine, birlikte karar alan, birlikte pazarlık eden, birlikte yatırım yapan ürün köy grupları ortaya çıkar.

MODEL KÖYLER GRUP MERKEZLERİ: Bu merkezler tarlaların kalbi yerleşkeler olacaktır.

Her ürün kardeş köy halkasının kalbine, lojistik olarak en uygun noktaya bir Model Köyler Grup Merkezi Yerleşkesi kuralım. Bu yerleşke, sadece bir depo ya da fabrika değil; tarımın sanayiyle, bilimin çiftçiyle buluştuğu bir yaşam ve üretim üssü olacak.

Bu merkezde neler olmalı?

  • Soğuk hava depoları

  • Hasat sonrası fireyi en aza indiren, ürünü değer kaybetmeden saklayan modern depolar.

  • Paketleme, sınıflandırma ve işleme tesisleri

  • Limonun kasası, muzun kolisi, kayısının kurusu, meyvenin suyu, reçeli, püresi, sosu, konservesi...

  • Uygun ürünler için dondurarak kurutma (freeze dry) üniteleri ile dünya pazarına uygun, raf ömrü uzun ürünler.

  • İlaç kalıntısı ve kalite laboratuvarı

  • Analizden geçmeyen ürün sisteme girmeyecek. Böylece hem ihracat hem iç piyasa için güven damgası oluşacak.

  • Kantar ve şeffaf tartım alanı

  • Kimsenin “Benim ürünüm eksik tartıldı” demeyeceği, dijital kayıtlı bir sistem.

  • Zirai danışma ve uygulama merkezi

  • Ziraat mühendisleri ve teknik personelin sürekli sahada olduğu, bilinçli ilaçlama, gübreleme, su yönetimi, iklim uyumu gibi konularda çiftçinin elini güçlendiren bir merkez.

  • Gençlik ve sosyal alanlar

  • Kütüphane, kafeterya, spor alanları, ortak çalışma ofisleri.

  • Gençlere şu mesajı verecek alanlar: “Köye dönersen sadece tarlada değil, bu yerleşkenin yönetiminde de yer alacaksın.”

Böylece köy, sadece ürün satan bir yer olmaktan çıkıp, kendi markasını üreten ve satan bir ekonomik aktör haline gelir.

YATIRIMIN OMURGASI: Çiftçi ortaklığı ve devlet desteği birlikte

Bu noktada kritik bir soru karşımıza çıkıyor: “Bu kadar kapsamlı işleme tesisleri, soğuk hava depoları, laboratuvarlar, sosyal alanlar nasıl finanse edilecek?” Eğer bu soruya net ve adil bir yanıt veremezsek, model kâğıt üzerinde güzel kalır, hayata geçmez.

Üç ayaklı bir yatırım omurgası önerim var:

  • Çiftçi sermayesi ve köylü ortaklığı

Her köylü, ürettiği alana göre ve gücü oranında sembolik ama bağlayıcı bir sermaye katkısı yapmalı. Bu katkı, sadece para olmak zorunda değil; aynî katkılar (arsa tahsisi, inşaatta işçilik, ilk dönem ürün taahhüdü gibi) de ortaklık hesabına yazılmalı. Böylece çiftçi, merkezin gerçek anlamda ortağı olur, sadece hizmet alan değil, yönetime söz söyleyen paydaş haline gelir.

  • Devlet desteği: En az katkı kadar, mümkünse daha fazla

Model köy yerleşkeleri, klasik teşvik mantığının ötesine geçen, özel statülü projeler olarak tanımlanmalı. Çiftçiden gelen her 1 birim sermayeye karşılık, kamu kaynaklarından (kalkınma ajansları, kırsal kalkınma fonları, uygun faizli uzun vadeli krediler, hibe programları) en az 1, idealde 2 birim destek sağlanmalı. Devlet bu modelde yapıp yöneten değil, katalizör ve hızlandırıcı rol üstlenmeli. Yani sermayeyi tetiklemeli, kritik altyapıyı kurmalı, ama günlük işletmeyi profesyonel yönetime ve çiftçi ortaklığına bırakmalı.

  • Yerel yönetim ve altyapı katkısı

Yol, su, kanalizasyon, elektrik, internet, atık yönetimi gibi temel altyapılar, ilgili belediyelerin ve merkezi idarenin sorumluluğunda hızla tamamlanmalı.

Mümkünse, belediyeler ve ilgili kurumlar, yerleşke içindeki bazı sosyal alanların inşaatına (toplantı salonu, eğitim merkezi, çocuk alanı gibi) doğrudan katkı verebilmeli.

Bu karma modelin bir önemli sonucu daha var:

Devlet desteği, doğrudan hiçbir denetimi olmayan yapılara değil, şeffaf, denetlenebilir, çiftçi ağırlıklı ve profesyonelce yönetilen merkezlere verildiği için kaynak israfı ve siyasal kayırma riskleri azalır. Yani kamu kaynağı da kırsal da korunmuş olur.

Bu modelin temellerini gördük; peki bu yapı nasıl işleyecek, hangi mekanizmalarla sürdürülebilir olacak? Bir sonraki bölümde ekonomik omurga, üretim planlaması ve şeffaf yönetim detaylarını ele alacağız.

Sonraki yazıda görüşmek üzere hoşça kalın!



Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page