top of page

1 MAYIS...

Ayhan Kızıltan, ben@ayhankiziltan.com, Mersin 01 Mayıs 2025


Çalışanların asgari ücret hesaplamaları gündeme geldiğinde çok ateşli ve gürültülü bir ortam oluşur…

Böyle bir konuda, aslında çalışan kesim geçinebilmek için ne kadarlık bir gelire gereksinimi olduğunu en iyi bilen kesimdir.

Bir de bu ücreti karşılayacak olan işveren vardır.

Tabii bu çok tartışmalı geçen süreçlerin sonunda ortaya konan kesin hesap pek de hoşa gitmez…

Yine böyle bir ortamın olduğu, yani asgari ücretin ne kadar olması gerektiği konusunda tartışmalar, toplantılar sürüp giderken ulusal bir ekonomi kanalı benimle bağlantı kurdu.

O zaman Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanıydım.

Sunucu sordu, “İş dünyasının temsilcilerinden biri olarak siz ne düşünüyorsunuz asgari ücret konusunda Ayhan Bey?”

Yanıtım, anımsadığım kadarı ile “İş Dünyasını temsil ediyorum ama İş Dünyası yalnızca İşverenlerden ibaret değil; İşverenler ile Çalışanlardan oluşan bir dünyadır. Her iki tarafın da mutlu olacağı dengeli bir hesap yapmak gerekir. İşveren sermaye olarak para ya da mal koyar, çalışan ise sermaye olarak emek koyup alınteri döker. İş Dünyasının huzurlu bir şekilde yürümesi, üretimin verimli bir şekilde sürdürülmesi her iki kesimin de mutlu olması ile sağlanabilir” şeklinde olmuştu.

Biraz da çalışanlardan yana tavır koyarak konuşmamı sürdürdüğümü anımsıyorum.

Programa benden sonra birisinin daha katılıp katılmayacağını bilmiyordum.

Sunucu “Ayhan Bey sizden sonra Turizm Sektörü çalışanlarının sendikası OLEYİS Sendikasının Başkanıyla konuşacağız” deyince programı izlemeyi sürdürdüm.

OLEYİS Türkiye’nin en eski sendikalarındandır.

OLEYİS Başkanı sözlerine şöyle başladı: “İş dünyasını temsil eden bir işverenin ağzından çalışanlara yönelik olumlu sözleri ve fikirleri duymak bizi mutlu edip umutlandırdı doğrusu.”

Yani unutmamak gerekir; işveren ve çalışan etle tırnak gibidir.

Birbirlerinin haklarını karşılıklı olarak vermeliler ki, her iki taraf da mutlu olsun.

Hak almak isteyenler tabii ki seslerini çıkarmalılar, isteklerini ortaya koymalılar, mücadele etmeliler…

Hak arayana da hak verip onları dinlemesi gerekir hak talep edilen merciinin.

Hak arayandan korkmamak gerekir, çünkü haklı olduğu için hakkını arıyordur.

Tabii hak aramak için gösteri ve miting yapan toplulukların güvenliğini sağlamak esastır.

Onların güvenliğini sağlamak yerine, onları güvenliği ve huzuru bozacak bir kitle olarak görme önyargısıyla abartılı önlemler almak, hak aramak için meydanlara çıkan insanların psikolojisini alt üst ediyor.

Onların yollarını kesmek, durup durduk yerde sırf slogan atıyorlar diye sert davranmak doğal olarak tepki yaratıyor.

Bırakın rahatça istediklerini, görüşlerini, itirazlarını dile getirsinler.

İşçi hakları mücadeleleri 1800’lü yılların ortalarında başlamış…

Hakkını arayanlar, hak vermekle yükümlü olanlar tarafından hep zulümle, zorbalıkla, şiddetle vazgeçirilmeye çalışılmış; hak uğruna ölenler, asılanlar olmuş…

Kadın hakları, insan hakları, işçi hakları gibi hakların elde edilmesi için mücadele başlatanlar tarihte çok eziyet çekmişler.

Bugün insanlar geçmişe göre daha çok haklara sahipse, bu uğurda geçmişte eziyet gören, işkenceye uğrayan, ölen, öldürülen fedakar, gözü kara ve toplumu düşünen insanlara borçludur bunu.

İşçilerin hak arama eylemlerinin bir çoğunda kanlı olaylar da oldu.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 4 Mayıs 1886 tarihinde kanlı Haymarket Olayı yaşandı.

Türkiye’de 1 Mayıs 1977'de Uluslararası İşçi Bayramı kutlamaları sırasında, İstanbul'daki Taksim Meydanı'nda gerçekleştirilen saldırıda onlarca insanımız öldürüldü, yüzlercesi yaralandı. Bu olay Kanlı 1 Mayıs olarak tarihe geçti.

1979 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul'da miting yapılmasına izin vermeyip sokağa çıkma yasağı ilan etti.

1980 Yılında Sıkı Yönetim Komutanlığı İstanbul, Ankara ve İzmir’de kutlamaları yasaklayıp 1 Mayıs kutlamasının ancak Mersin'de yapılmasına izin verdi.

Taksim Meydanı Kanlı 1 Mayıs’tan sonra bir sembol haline geldi.

Bu sene de (2025) 1 Mayıs Taksim’de kutlanamayacak.

Bu korkudan, bu psikolojiden kurtulmak gerekiyor artık; işçilerin günlerini bu sembol ve kutsal meydanda kutlayabilmeleri için devlet gerekli önlemleri almalı.

İşçiler de şehitlerini anıp, isteklerini, itirazlarını rahatça dile getirip huzur içinde kutlamalarını tamamlamalı.

Dedim ya! Her kesim mutlu olmalı!

1 Mayıs gününün adı da işçiler ne istiyorsa o olsun, ama bu adın içinde mutlaka DAYANIŞMA kelimesi yer alsın. Adını değiştirmek bu günün kutsallığını ortadan kaldırmaz.

Hakları için ölenlere minnet ve şükran, verilen emeğe, akan tere selam ve saygı ile 1 Mayıs kutlu olsun.

Emeklerin zayi olmadığı, insanca yaşamak için dengeli bir gelir dağılımının olduğu, iyi günde ve kötü günde dayanışmanın hiç eksilmediği, insan olmaktan ötürü onurlu bir biçimde insanca yaşamayı herkesin hakkettiği bilincinin yerleştiği günlerin gelmesi en büyük dileğimdir.

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page